Ortadoğu'daki aidiyet mücadeleleri, İsrail'in Dürzi toplumu ile kurduğu ilişkiyle çarpıcı bir hal alıyor. Yıllarca "sadakat" söylemiyle içeride meşrulaştırılan bu ilişki, bugün sınır ötesi vekil savaşlarının bir parçası haline geldi. Suriye'nin güneyindeki Süveyda'daki olaylar, İsrail-Dürzi ortaklığının karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Bu durum, İsrail'in hem iç politikada hem de dış müdahalelerde Dürzileri nasıl bir koz olarak kullandığını gösteriyor.
Sadık Ama Eşit Değil: İsrail ve Dürziler
İsrail Devleti'nin kuruluşundan itibaren Dürziler, Arap toplumlarından farklı bir statüye sahip oldular. İsrail yönetimi, Müslüman Araplarla çatışma odaklı bir ilişki sürdürürken, Dürzilere ayrıcalıklı bir muamele uyguladı. 1956'da çıkarılan zorunlu askerlik yasası, Yahudiler dışındaki hiçbir Arap topluluğa uygulanmazken, Dürziler için bir "sadakat testi" olarak kullanıldı. Bu durum, Dürzi toplumunda bölünmelere yol açtı. Bazıları İsrail'e entegrasyonu ulusal çıkar olarak görürken, diğerleri bunu gizli bir asimilasyon süreci olarak değerlendirdi. Ancak İsrail, bu özel ilişkiyi iç politikada ve dış müdahalelerde sürekli bir koz olarak kullandı. "Herev Taburu" (Kılıç Taburu) adlı tamamen Dürzi askerlerden oluşan birlik, İsrail'in Lübnan, Golan ve Gazze saldırılarında aktif rol aldı. 2015'te resmen dağıtılmış olsa da, Dürzi askerlerinin ordudaki etkisi azalmadı. 2018'deki "Ulus Devlet Yasası", bu kırılgan dengeyi sarstı ve Dürzi vatandaşlar eşitsizliğe karşı protestolar düzenledi.
Vekil Güç: Suriye'deki Dürzi Grupları
Suriye'deki iç savaşın ardından Süveyda, hem rejim güçlerinin hem de Dürzi toplumunun kontrolü altındaydı. Ancak 2023'ten itibaren İsrail ile bağlantılı ayrılıkçı Dürzi grupların kışkırtmalarıyla bölge istikrarsızlaşmaya başladı. Tel Aviv'le bağlantılı bazı Dürzi liderler, önce hükümet güçlerine karşı saldırılar düzenledi, ardından da Süveyda'daki Sünni Bedevi Araplara karşı şiddet uyguladı. "Bölgenin temizlenmesi gerektiği" yönündeki açıklamalar, Temmuz 2025'te şiddetli çatışmalara yol açtı. Hükümet güçleri bölgeden çekilse de, İsrail destekli Dürzi milislerinin provokasyonları devam etti. Bedevi Arap köylerine yapılan silahlı baskınlar, zorla tahliyeler ve yangınlar sonucu yüzlerce kişi yerinden edildi. İsrail bu gelişmeleri seyrederken, Savunma Bakanı Israel Katz doğrudan askeri müdahale tehdidinde bulundu. Başbakan Netanyahu ise Süveyda'daki vekil yapılanmaları meşrulaştırdı. İsrail'deki Dürzi ruhani lideri Şeyh Muvaffık Tarif'in ayrılıkçı Dürzilere verdiği destek ise olayların boyutunu gözler önüne seriyor.
Dürziler Arasında Farklı Sesler
Lübnanlı etkili Dürzi liderlerinden Velid Canpolat, İsrail müdahalesini reddederek, Suriye'deki Dürzilerin bölgesel hesaplaşmaların aracı yapılmasına karşı çıktı. Bu durum, Dürzi toplumu içindeki bölünmeyi ve İsrail'in ortaklık söyleminin tek sesli olmadığını gösteriyor. Diğer dini liderler de farklı tutumlar sergiliyor. Bazıları dış müdahaleyi desteklerken, bazıları ise kendi halklarıyla barışı inşa etmenin önemini vurguluyor. İsrail'deki Dürzi siyasiler ise bu vekalet savaşına ideolojik meşruiyet kazandırıyor. Bugün İsrail'in Dürzilerle ilişkisi, sadece tarihsel bir ayrıcalık veya sembolik bir sadakat ittifakı değil, doğrudan savaş coğrafyasında kullanılan bir vekalet düzenidir. Süveyda'daki olaylar, açık bir etnik mühendislik operasyonu olarak değerlendiriliyor.